|
|
i
•Temmuz 15, 2010 • Yorum yapın
•Temmuz 14, 2010 • 1 Yorum
i
12 Votes
•
•Temmuz 14, 2010 • Yorum yapın
•Temmuz
i
12 Votes
13, 2010 • 3 Yorum
Konuşmasından anlaşılır insan ‘Güzel konuşmasından’ Kalpten kalbe yol vardır derler. Bunu biraz daha değiştirerek söylersek:
Dilden kalbe yol vardır
Gönlü yumuşak insanların konuşmaları da yumuşak ve ılımlıdır. Onlar asla kalp kırmaz. Çünkü bir mihenk vardır gönülde; sözünü önce ölçer biçer sonra muhatabına sunar.
En öfkeli olduğumuz anlarda bile yüreğimizdeki karanlığı gündüz aydınlığına çevirir güzel bir söz.
Söz ola kese savaşı, Söz ola kestire başı
Söz ola ahulu aşı, Yağ ile bal ede bir söz.
Katı kalpli insanlar ise, bu mihengi yitirmiştir.
Olur olmaz yerde kelâm eder, ya baş kırar, ya da göz çıkarır.
Bak bu hususta Hz. Ömer ne diyor:
Ey Kâbe! Seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla!
İşte dost!
Tatlı dil ve acı dil arasındaki fark, cennet ile cehennem arasındaki fark gibidir.
Sen diline ister gül koy, istersen bal ve gönüllere cennet asa bir iklim ör.
İstersen kor koy, başkalarını alev alev yak.
Tercih senin..
Selam ve Duâ ile..
DİNİ GİFLER, EDEBİ YAZILAR kategorisinde yayınlandı
Etiketler: dil, gül
•Temmuz 13, 2010 • Yorum yapın
i
15 Votes
DİNİ FOTOĞRAFLAR, GÜZEL SÖZLER kategorisinde yayınlandı
Etiketler: Mevlana hz., söz
•Temmuz 13, 2010 • Yorum yapın
•Temmuz 12, 2010 • Yorum yapın
i
7 Votes
VİDEOLARIM, ŞİİRLER kategorisinde yayınlandı
Etiketler: 11 Kadının Hikâyesi
•Temmuz 12, 2010 • 1 Yorum
i
18 Votes
DİNİ FOTOĞRAFLAR, GÜZEL SÖZLER kategorisinde yayınlandı
Etiketler: Allah (c.c.), Rızası, İçin
•Temmuz 12, 2010 • Yorum yapın
i
13 Votes
DİNİ FOTOĞRAFLAR, DİNİ GİFLER, GÜZEL SÖZLER kategorisinde yayınlandı
Etiketler: Gül ve Aşk
•Temmuz 12, 2010 • Yorum yapın
•Temmuz
i
3 Votes
12, 2010 • Yorum yapın
Seni, sende, sana rağmen yaşıyorum ben...
Hep sen, benimle tamamlanmış eksiklerine bakıp daha fazlasını isterken, ben sende yeni boşluklar yaşıyorum... Daha çoğunu isterken sen, bense yarımlarında kayboluyorum...
Kaç kez vazgeç dedi bu yürek, kaç kez yolun kenarındaki ormana girip yok olmak istedi... Yaşadığım neydi? Senin varlığını bilmek bile yeterken bana, sende kendimi yok hissetmek, "yok" olduğumdan başka ne düşündürebilirdi ki bana?.. Oysa düşünsene, ne coşku doluydu yüreklerimiz başlarken yeni bir hayata...
Gecelerimizi de, gündüzlerimizi de adamaya hazırdık birbirimizde, koşulsuz, içten ve sımsıcak duygularımızla... Yaşadığımız her an unutulmaz, doyumsuz ve vazgeçilmez olacaktı... Sen bir sonbahar rüzgarında savrulmuş bir gül yaprağı bense taç olacaktım sana... Şimdilerde, kim savruluyor ve kim onu sarmaya çalışıyor karıştırıyorum artık...
Ben bu uykuları, böyle uykuları unutalı çok olmuştu... Acı uykusu, hüzün uykusu, korku uykusu... Bir gece birinin, diğer gece bir başkasının sonsuzluğunda kayboluyorum... Ne garip ki kendimi kuşatma altındaki bir ordunun komutanı gibi görüyorum bu günlerde... Ne çok askerim var bana ihanet eden... Düşmanla savaşmak değil, bu arkadan vuruşlar beni kahreden... Bir beyaz bayrak ve teslimiyet şu anda görünen... Ama çok sürmez esaretim biliyorum, içimdeki bu yenilginin acısı sürse de yıllarca, bir yolunu bulup kavuşurum özgürlüğüme...
Şimdi gitmek zamanı belki, geride yaşanmış yada yarım kalmış anları bırakarak... Sen de tüm ürkekliğinle, tüm hatalarınla, tüm eksiklerinle, tüm haklı gördüğün yanlarınla başbaşasın şimdi...
Hep bir şeyler tamamlanacak değil ya, bu da böyle yarım kalsın...
Seni, sende, sana rağmen yaşıyorum ben...
Hep sen, benimle tamamlanmış eksiklerine bakıp daha fazlasını isterken, ben sende yeni boşluklar yaşıyorum... Daha çoğunu isterken sen, bense yarımlarında kayboluyorum...
Kaç kez vazgeç dedi bu yürek, kaç kez yolun kenarındaki ormana girip yok olmak istedi... Yaşadığım neydi? Senin varlığını bilmek bile yeterken bana, sende kendimi yok hissetmek, "yok" olduğumdan başka ne düşündürebilirdi ki bana?.. Oysa düşünsene, ne coşku doluydu yüreklerimiz başlarken yeni bir hayata...
Gecelerimizi de, gündüzlerimizi de adamaya hazırdık birbirimizde, koşulsuz, içten ve sımsıcak duygularımızla... Yaşadığımız her an unutulmaz, doyumsuz ve vazgeçilmez olacaktı... Sen bir sonbahar rüzgarında savrulmuş bir gül yaprağı bense taç olacaktım sana... Şimdilerde, kim savruluyor ve kim onu sarmaya çalışıyor karıştırıyorum artık...
Ben bu uykuları, böyle uykuları unutalı çok olmuştu... Acı uykusu, hüzün uykusu, korku uykusu... Bir gece birinin, diğer gece bir başkasının sonsuzluğunda kayboluyorum... Ne garip ki kendimi kuşatma altındaki bir ordunun komutanı gibi görüyorum bu günlerde... Ne çok askerim var bana ihanet eden... Düşmanla savaşmak değil, bu arkadan vuruşlar beni kahreden... Bir beyaz bayrak ve teslimiyet şu anda görünen... Ama çok sürmez esaretim biliyorum, içimdeki bu yenilginin acısı sürse de yıllarca, bir yolunu bulup kavuşurum özgürlüğüme...
Şimdi gitmek zamanı belki, geride yaşanmış yada yarım kalmış anları bırakarak... Sen de tüm ürkekliğinle, tüm hatalarınla, tüm eksiklerinle, tüm haklı gördüğün yanlarınla başbaşasın şimdi...
Hep bir şeyler tamamlanacak değil ya, bu da böyle yarım kalsın...
Nefreti asmanin tek yolu var: Affetmek
Baskalarini affettigimizde biz ozgurlesiriz.
Nefret yasamdan zevk almamizi,
insanlarin guzel yanlarini gormemizi engeller.
Hic kimse saf iyi ya da saf kotu degildir.
Salt kotulukleri gormek bir sure sonra suphe,
depresyon ve umutsuzluk denizinde bogar insani.
Nefret dolu bir yasam, mutsuz bir yasamdir.
Affetmek insani derinlestirir.
Affetmek icin, insanin ruhsal ve zihinsel olarak kendisini
hazir hissetmesi gerekir. Cunku affetmek bir secimdir.
Kimsenin zorlamasiyla affetmek mumkun degildir.
Affetmek bir surectir.
Birdenbire affedisler bile bir surecin urunudur.
Affetmeyi sectiginizde kimse size borclanmayacaktir.
Yani kosullu affetme yoktur. Diger insanin da sizi affetmesini,
degismesini veya sizin istediginiz gibi olmasini beklemeyin.
Affetmek bir secimdir. Amaci sizin rahatlamanizdir,
sizin ozgurlesmenizdir.
Nefret duydugunuz kisinin yasiyor ya da olmus olmasi
sizin affetme surecinde duydugunuz acilarin yogunlugunda
bir farklilik yaratmayacaktir. O acilar sizin acilariniz.
Affetmek kolay degildir. Fakat ozgurlesmek icin gereklidir.
Cogu insan affetmenin nefret ettigi kisiyi
sucsuz ya da hakli buldugu anlamina gelecegini sanir.
Oysa affetmek, gecmisteki anilarin boyundurugundan kurtulmak,
yasamimizi kontrol altinda tutmasina son vermek demektir.
Affetmek, o kisiyi sevmek degil.
Affetmek, o kisiyle konusmak zorunda olmak degil.
Affetmek, o kisiyle iliskiyi surdurmek degil.
Affetmek, o kisinin beklentileri dogrultusunda davranmak degil.
Affetmek, o kisiyi kucaklamak degil.
Affetmek, o kisiyi sucsuz bulmak degil.
Affetmek, o kisiyi hakli bulmak degil.
Affetmek, o kisinin verdigi zararlari telafi etmek icin
caba gostermemek degil.
Affetmek kirginligin, kuskunlugun hapishanesinden
ozgurluge kavusmaktir.
Affetmek artik aciyi hissetmemektir.
Yapilanlari zihinsel olarak unutmak zaten mumkun degildir.
" Duygusal unutma" affetmenin diger adidir
|
Melekler duymuyor sesimi.. KaranLık işte...
Yine heryerde sessiz gözyaşLarım.. KeşkeLeri yok edemiyor korkuyorum !!!
İnancım kaLmadı benim...
ve sessizLik hakim geceme..
ve sensizLik..
ve ben ağLıyorum hergeceki gibi.. sessiz sessiz..
gözyaşLarım akıyor içime.. damarLarımda doLaşıyor sen'Li sensizLikLer..
ve yüreğim bitik...
içime akıtıyorum ben gözyaşLarımı.. kimse görmesin,,kimse farketmesin diye..
ve sen yoksun yanımda yine...
bak !!
hayır yanakLarımda arama yaşLarı,
gözLerime bak...
yüreğime bak usuL usuL..
ve uzat eLini bir boşLuğa
yokLa biraz etrafı..
ne hissediyorsun..
hayır gördüğünü değiL hissettiğini anLat bana...
ve hissedemedikLerini...
|
İnsanların bazıları Allah’a ve dine inandıklarını ve güçlerinin yettiği ölçüde dini yaşamaya çalıştıklarını söylerler. Bu kişilerin genel üsluplarına bakıldığında da, konuşmaları, Allah’a ve ahirete inandıklarını gösterir niteliktedir. Hatta çoğu zaman çevrelerine de bu yönde öğüt ve tavsiyelerde bulunurlar. Dini yaşama konusunda eksik olduğunu düşündükleri kişileri de eleştirirler.
Elbette tüm bunlar, kişilerin hem kendilerine hem de çevrelerine fayda getirecek tavır ve konuşmalardır. Ancak bu kişilerin, sözle anlattıklarını fiili olarak da yaşamaları gerekir. Zira inandıklarını söyleyen bu gibi insanlar arasında dine, dini konulara ve ahirete karşı olan tavırları Kuran ahlakında olması gerektiği gibi değildir. Vicdanen hiçbir rahatsızlık duymadan ve inançlarıyla çeliştiğini hiç düşünmeden dini konularla ya da ahiretle ilgili şakalar yapabilirler (Allah’ı tenzih ederiz). Kimi zaman da bu konularda, Kuran’a uygun olmayan ve Müslümanın ahlakındaki duyarlılıktan uzak hikayaler, anılar anlatabilirler. Ölüm, ahiret hayatı, cennet, cehennem konularında Allah'tan saygıyla korkup sakınarak konuşmaları gerekirken, çirkin bir cesaret ile bu gerçeklerden kendilerince alaycı bir üslup ile bahsedebilirler. Dinin derinliği ve Allah korkusuyla bağdaşmayacak ifadeler ve anlatım şekilleri seçebilirler. İman eden, Kuran ahlakını bilen kimselerin böyle bir tavrın yanlışlığını çok açık bir şekilde görebilmeleri gerekir. Allah'a olan sevgilerinden ve salgılarından dolayı, tam tersine her konuşmalarında Allah'ı ve dini yüceltecek ifadeler ve üsluplar kullanmaları gerekir.
Ruhta yaşanan bu tür bir hafiflik, ancak dinin derinliğini ruhunda yaşamayan veya tam olarak özümsemeyen insanlara ait bir özelliktir. Bu kişilerin konuşmaları gibi, yüz ifadeleri de Allah korkusunun getirdiği imanın sıcaklığından, samimiyetten uzaktır. Allah din ahlakından uzak yaşayan bu gibi yüzeysel insanların durumunu Kuran'da şöyle bildirmektedir:
'Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız.' (A'raf Suresi, 51)
Allah’tan gereği gibi korkmayan kişilerin seçtiği kelimeler, yaptıkları benzetmeler, anlatım şekilleri, Allah’tan saygıyla korkan Müslümanların konuşmalarından büyük bir farkla ayrılır. Samimi bir Müslüman hayatının her anında olduğu gibi konuşurken de vicdanını kullanır. Allah’a olan sevgisini, saygısını, ahireti, dini konulardaki düşüncelerini daima Allah’ı ve dini yücelterek ifade eder. Seçtiği kelimelerden, kullandığı üsluptan, dine karşı gösterdiği samimi hassasiyet ve Allah korkusu hissedilir. Aksi bir üslup kullanmaktan Allah’a sığınır ve dikkatle kaçınır.
Samimi bir Müslümanın Allah’a, dine, dini konulara ve ahirete karşı derin bir saygı ve hassasiyet içinde olması gerekir. Kuran’ın ruhuyla düşünüp konuşmalı ve bu şekilde yaşamalıdır. Allah Kuran’da ölümü, ahireti, cennet ve cehennemi anlatırken insanları derin derin düşünmeye ve saygıyla korkmaya çağırmıştır. Müslümanlar ölümü ve ahireti düşünürken bu onların Allah korkularını daha da arttırır. Allah’ın sonsuz gücü ve haşmeti karşısında içli bir saygı duyarlar. Ölümle birlikte, tüm hayatları boyunca rızasını kazanmak için çaba harcadığımız Rabbimiz'e kavuşacaklarını bilirler. Allah’ın kendilerinden razı olmasını ve Allah’ın seveceği bir kul olmayı tüm samimiyetleriyle isterler. Sonsuz cennet hayatının nimetleri şevklerini arttırırken, sonsuz cehennemde Allah’ın yaratacağını bildirdiği azap türleri de korkularını arttırır. Cehennem hayatında, Allah’ı razı edememiş olmanın verdiği azabın herşeyin üstünde olduğunu bilirler. Allah’tan umut ve korku arasında bir ruh haliyle, Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini umut ederler. Sonsuz ahiret hayatlarında Allah’ın razı olup sevdiği bir insan olarak, Allah’a sürekli şükrederek ve hamdederek yaşamayı umarlar.
Vicdanlı bir Müslümanın Allah’a ve ahirete karşı böyle ciddi, samimi ve saygı dolu bir ruh haliyle yaklaşması gerekir. Allah’a karşı içli bir sevgi ve derin bir korku duyan bir kişinin ahlakı, konuşmalarına da yansır. Özellikle dini konularda, ölümle, ahiretle ilgili konuşmalarında Müslüman son derece hassas ve akılcı olur. Müslümanın konuşmaları, Allah’ın rızasına yönelik, ihlaslı, içten gelerek, Allah’ı ve dini yücelten konuşmalardır. Bu konuşmalar, Allah’a ve ahirete karşı duyulan derin saygıyı en açık şekilde ifade eder
|
Geleceksin diye sevinçle bekliyorduk daha dün gibi..
Nasılda geçti zaman gelişinle su gibi..
Gelde sana olan hasretimiz bitsin istemiştik
Daha anlayamadan nasıl geldiğini,
Düştü yüreklere özlemin şimdi yeniden.
|
Allah,
er-Rahmân, er-Rahîm,
el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm,
el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr,
el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri', el-Musavvir, el-Gaffâr,
el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd,
el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Muiz, el-Müzill, es-Semi', el-Basîr,
el-Hakem, el-Adl, el-Lâtîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr,
eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl,
el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi', el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd,
el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy,
el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî, el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy,
el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir,
el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli,
el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntakim, el-Afüvv, er-Raûf,
Mâlikü'l-Mülk, Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi',
el-Ganiyy, el-Muğni, el-Mâni', ed-Dârr, en-Nâfi',
en-Nûr, el-Hâdi, el-Bedî', el-Bâkî,
el-Vâris, er-Reşîd,
es-Sabûr.
Allah,
er-Rahmân, er-Rahîm,
el-Melik, el-Kuddûs, es-Selâm,
el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr,
el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bâri', el-Musavvir, el-Gaffâr,
el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbıd,
el-Bâsıt, el-Hâfıd, er-Râfi, el-Muiz, el-Müzill, es-Semi', el-Basîr,
el-Hakem, el-Adl, el-Lâtîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr,
eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl,
el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mücîb, el-Vâsi', el-Hakîm, el-Vedûd, el-Mecîd,
el-Bâis, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy,
el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mübdî, el-Muîd, el-Muhyî, el-Mümît, el-Hayy,
el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir,
el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâli,
el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Müntakim, el-Afüvv, er-Raûf,
Mâlikü'l-Mülk, Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi',
el-Ganiyy, el-Muğni, el-Mâni', ed-Dârr, en-Nâfi',
en-Nûr, el-Hâdi, el-Bedî', el-Bâkî,
el-Vâris, er-Reşîd,
es-Sabûr.
http://www.youtube.com/watch?v=eK0k4vMb3uA&NR=1
1 Şikâyetçi olup ağladığım nice günler oldu. Zaman geldi ki, ağladığım günlere ağladım. Hazreti Ebû Bekir Radıyallahu anh
2 İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Hazreti Ömer Radıyallahu anh
3 Kişiye imandan sonra verilen şeylerin en hayırlısı saliha kadındır. Hazreti Ömer Radıyallahu anh
4 Gözü haramdan korumak ne güzel şehvet perdesidir. Hazreti Osman Radıyallahü anh
5 Lüzûmsuz şeylerin peşinden koşan, lüzûmlu şeyleri kaçırır. Hazreti Ali Radıyallahu anh
6 Kuran tilaveti ile kalbine ruhani feyiz sirayet eden kimse, dostlarının ayrılığı ile vahşet halini hissetmez. Hazreti Ali Radıyallahu anh
7 Edep aklın suretidir. Hazreti Ali Radıyallahu anh
8 İnsanlarla öyle iyi geçininiz ki düşmanınız bile ölümünüze ağlasın . Hazreti Ali Radıyallahu anh
9 İyiliği gizlemek, kötülüğü gizlemekten daha üstündür. (Ebu Bekir Ferra)
10 Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi. (İmam-ı Azam)
11 İnsan, alışkanlıklarının çocuğudur. (İbni Haldun)
12 Herkes herkese bir lokma şey verebilir ama boğaz bağışlamak, ancak ALLAH’ın işidir. (Mevlana)
13 Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, onu aramamak demektir. (Mevlana)
14 Haksızlık karşısında eğilmeyiniz; çünkü hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz. (Hz. Ali (r.a))
15 Özü doğru olanın, sözü de doğru olur. (Hz. Ali (r.a))
16 Birliğin kederi, ayrılığın safasından daha hayırlıdır. (Yahya bin Muaz)
17 Her gecenin bir gündüzü vardır. (Hz. Ali (r.a))
18 Sakladığın sır senin esirindir. Açığa vurursan sen onun esiri olursun. (Hz. Ali (r.a))
19 Nefis üç köşeli dikendir, ne türlü koysan batar. (Mevlana)
20 İnce sözler keskin kılıca benzer, kalkanın yoksa geri dur. (Mevlana)
21 Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol. (Mevlana)
-
Dini Sözler Vecizeler
" Mazlumun duasından sakının.
Çünkü onun duasıyla Allah arasında perde yoktur."
Ben beni bilmem hakikatte,
seni nasıl bilirim,
benim bildiğim bir tektir ALLAH ve RASULÜ
Bugün var yarın yok olan bir varlığın kendini beğenmesi ne kadar
anlamsız
Üç şey vardır ki bütün günahlarin kaynağıdır.
Bunlar:
kin, hirs ve hasettir.
Iman, iki yarımdan meydana gelen bir bütündür.
Onlarda sabır ve şükürdür.
Kusursuz bir dost ararsan bir ömur biter,
teselli ararsan gözyaşı yeter.
Sigara herşeyden beter, Sevme belki ihanet eder,
sevmek istersen ALLAH VE RASULU YETER
İnsan dini kadar insandır,
dünya yalandır,
önemli olan tek gerçek şey imandır,
ona sığındığında ruhunu huzur kaplar ve benliğin daima mutlu kalir
|
|
|
|
|
|